16 Ekim 2011 Pazar

Tatil Gunlerine Ozlemle.........Part I- Bozcaada

1haftadir yagmur var Istanbul'da.... Kis erken geldi bu yil... Ben psikolojik olarak hazirliksiz yakalandim....

Is yogunluguyla, jazz festivali kosusturmasiyla ve 'O'nun hastaligiyla gecen bir haftanin son gununu evde gecirmek istedik. Zaten hava oylesine kasvetli ki insanin icinden hicbir sey yapmak gelmiyor.

Tam da boylesi bir havada tatil fotograflarina goz atma gafletinde bulundum. Goz atarken oldukca uzun zaman gecmis gibi hissettim. Ve son tatilimizden hic bahsetmedigimin farkina vardim.

Bu yil bayram tatilimizin ilk duragi Bozcaada idi.

Binlerce yillik Akdeniz tarihine taniklik ettigi halde zamani durduran Tenedos.........

Bayram oncesi yogun gecen bir Cuma'dan, felaket bir trafikten sonra uyuyup, sadece ve sadece yarim saatlik bir hazirlikla gece 3 de yola koyulmustuk. Playlistimiz bile olmadan Gelibolu'ya vardik. 'O'nun yon duygusu ve Iphone sayesinde kaybolmadan, zaman kaybetmeden........ Yolda atistirmaliklar oldukca ise yariyor, ki cekirdekli kurabiyeler, kuruyemis, cikolata ve tereyagli tahilli atistirmaliklarla biz dogru secimler yapmisiz. Sezen Aksu'nun yazin son donemlerinde fazlaca dinledigim albumu Optum'u, Duman'in Canli'si, Zaz, birkac gun sonra Cesme'de canli canli dinleyecegimiz Nouvelle Vogue , Candan Ercetin yol boyu bize eslik etti. Gelibolu - Lapseki- Geyikli sonrasi erkenden iskeledeydik.

Feribot yaklastikca adada neredeyse hic yesillik yokmus gibi geldi. Adi bu yuzden 'Boz'caada olsa gerek. Indigimizde yogun bir arac trafigi ve kalabalik karsiladi bizi. Ve kalabaliktan kendini gosteremeyen bir ada.



Ada merkezinde heryer yurume mesafesinde. Ama denize girmek yada ruzgar gullerinin kenarindan gun batimini izlemek istiyorsaniz araba sart. Adada park yeri bulmak buyuk sorun. ve daracik ada sokaklarinda araba kullanmak buyuk marifet gerektiriyor.



Adada neredeyse her aile evini otele yada pansiyona donusturmus. Buna ragmen kalacak yer bulma sorunu var. Kapasite yogunlugu kaldirmiyor. Ada merkezinde bizim kaldigimiz Katina Otel'le birlikte  sadece 15 otelde odalarda banyo tuvalet bulunuyor. Kaldigimiz Rum mahallesi adanin ruhunu yansitan en guzel yer bence. Renkli pencereleri ile sirin yapilar o ruzgarli serin ada gunlerinde insanin ruhunu isitiyor. Tamam adanin yapilarla kirlenmesini istemem. Gitsin Toki yada Agaoglu oraya site yapsin demiyorum. Ama ayni ruhu yansitan rum evleri ile yeni sokaklar kurulabilir. Cunku goruyorum ki Bozcaada'ya artik cok fazla talep olacak.

Ada tarihinden, Fransa adina savasirken adada olen Senagal askerlerinden soz etmek isterdim ama cok uzun olacak. Onun yerine Bozcaada Kalesi'nin inanilmaz guzellikteki manzarasini paylasmak istedim.











Bir de kalenin ada merkezini goren tarafina bakarsak....



Ne kadar huzurlu oldugumu tahmin edersiniz:)












Tenedos ve sarap:)



Ve 'O'



Suan boza esliginde resimlere goz atarken o manzarayi ozluyorum......

Bozcaada hakkinda bir kac oneri de bulunacak olursam:

Sahilde yemek yemeyi planliyorsaniz Vasilaki'yi tercih edin. Mezeleri Baliklama'ya gore daha iyi bence.

Cok pahali olur diyorsaniz Rum Mahallesi yada Turk Mahallesindeki mekanlari tercih edebilirsiniz. Boyle bir durumda kesinlikle rezervasyon yaptirin. Adada restaurantlar kapasiteyi karsilamiyor.

Adada tesise sahip 2 plaj var; Ayazma ve Mitos. Sezlong sayisi az. Bu nedenle rezervasyon yaptirmaniz gerekebilir. 'burasi ada, nereye gitsem deniz' diyorsaniz Akvaryum Koyu'nu tavsiye ederim -soguk nedeniyle ben giremesem de...



Malum Tenedos ismi sarapla ozdeslesmis. Sarap fabrikasina tadima gidin derim.



Sarabinizi alin ve ruzgar gullerinin eteginde gun batimi izleyin...... Bir ayin gibi......







Resmen ic gecirerek bakiyorum fotograflara :((

Bozcaadaya gitmisken damla sakizli dondurma yiyin (Cesme'dekinden cok daha iyi), domates receli ve Efi badem kurabiyesi alin (kesinlikle)...

Bozcaada'dan ayrilip Alacati'ya dogru yola ciktigimizda bayramin ilk gunuydu ve sokaktan gecerken bircok insan bayramimizi kutlamisti. Insanin zihninde bir yerlerden cocukluk gunlerine ait tanidik bir tadi ortaya cikaran tatli bir sicaklikti bu.

Bozcaada klasik, standart tatil yorelerinden sikilanlar, tatil icin kisitli zamani olanlar, kucuk sahil kasabasi yasantisina ozlem duyanlar ve dinlenmek isteyenler icin ideal bir yer.

26 Ağustos 2011 Cuma

Tatil Oncesi Son Gun

Tatil parametreleri ile ilgili o kadar sey soyleyip, tatilin planlamasinin ne kadar onemli oldugunu belirttikten sonra hicbir plan yapmadan tatile gidiyorum :) plan yok, hazirlik yok.........

Bu yazin nasil gectigini anlamadim. Gec geldi ve kisa bir sure sonra bitecek. Ve ben evde havuza girmek disinda yaza dair pek birsey yapmadim. "Yillik izin" denilen seyin ne lanet bisey oldugunu da bu yil anladim. Yillik izinimden kalan o coook degerli 1 haftayi hemen kullanmayayim diye bayram tatilini bekledim sabirsizlikla.Ve o gun bu gun. Ne yazik ki hicbir hazirligim yok. Hersey bu aksama kaldi. Ama panik yapmiyorum. Ne de olsa sevgilim dusunmus planlamistir :)

Zaten bugunlerde benim icin o kadar cok sey yapiyor ki..... Bana nasil katlaniyor anlamiyorum. O kadar is yogunlugu yetmiyormus gibi bi de ustune evde benimle ugrasiyor. Tum stresimi, kaprisimi, gel gitlerimi, krizlerimi tasiyor. O yuzden "O"  benden cok daha fazla yoruldu bu yil. Bu tatili bu nedenle de cok istiyorum.

Tabii tatile cikmadan once yeni bir havlu ve yeni bir kot sort almak gibi yapmam gereken seyleri henuz yapmadim ama olsun. Bana suan da en iyi gelecek sey TATIL.........

14 Ağustos 2011 Pazar

Blue Valentine

Blue Valentine, belgeselci Derek Cianfrance'in yonetmenligini yaptigi guzel bir romantik drama.  Aslinda romantik kismi pek fazla degil, drama daha yogun. Michelle Williams ve Ryan Gosling' in oyunculuklari gercekten cok iyi. Michelle Williams Oscar adayligini gercekten haketmis.



 Derek Cianfrance, bir iliskiyi sanirim belgeselciliginden gelen ozellikleri nedeniyle daha farkli ele almis. Iliski de karakterler de duru. Tanidiginiz birinin yada bir arkadasinizin yasadigi iliskiyi cagristiracaktir size. New York'un tanidigimiz Manhattan tarafindan degil de Brooklyn tarafindan anlatilan bir iliski. Hepimiz ilk genclik yillarimizda hayatimizi daha renkli gececek, hersey istedigimiz gibi gidecek, hayalimizdeki adami\ kadini bulacagiz, belki oralardan uzaklasacagiz...... gibi hayal ederiz. Bir suru hayalimiz, planimiz vardir. Ama hersey siz fark bile etmeden siradanlasir. Cok az insan hayalindeki adami\ kadini bulur.

Film de siradan insanlarin, siradan iliskileri uzerine. Ryan Gosling'in oynadigi Dean karakteri Hatirla Sevgili'de Okan Yalabik'in oynadigi karaktere benziyor biraz. Kadini mutlu etmeye calissa da kadin mutsuz bi kere. Kadinin bu hali sinir bozucu oluyor. Ozellikle de gittikleri otelde. Aslinda Michelle Williams'in canlanirdigi Cindy karakteri, her kadinin duyarli erkeklerden hoslanmadiginin guzel bir ornegi. Duyarliligi yuksek erkekler genelde sadece zor durumda olan, zor donemler geciren, yorulmus, bir sureligine dinlenecek liman arayan kadinlarin sadece o donem ihtiyac duyduklari tiptir. Cindy bunu yansitiyor aslinda.

Yeni tanistiklari donemde Dean'in sarki soyleyip Cindy'nin dans ettigi sahne cok guzeldi bence. Hollywood' dan bir suredir iyi romantik drama cikmiyordu. Blue Valentine o acigi kapatmis.





11 Ağustos 2011 Perşembe

MoMa.........

Agustos'un 11'i. Istanbul'da yagmur var. Haliyle trafik de.... Konustugum herkesin enerjisi daha sabahin bu saatinde bitmis durumda.  Kimse bugun birsey yapmak istemiyor.

Acaba gercekten hava durumu insan psikilojini bu kadar etkileyen bir parametre mi? Yoksa biz kendimizi oyle mi inandiriyoruz? Kuzeyde, Isvec'de, Finlaniya'da falan yasasam acaba gunler boyu evde oturup, sicak biseyler icip, kitap okuyup, romantik filmler izleyerek mi gecirecektim? Sanmam....Bence durumun sehirlerin psikolojisi ile de ilgisi var.

Sabah saatin 8.30'unda, yagmur durmak bilmezken, bir muzenin onunu dusunun... Aklinizda nasil bir goruntu canlaniyor?




Boyle bir manzara degil sanirim:)

Evet sabahin o saatinde, o hava kosullarinda New York MoMa'nin onu gercekten de boyleydi. Inanilmaz bir kuyruk vardi ve insanlar muzenin acilmasini bekliyorlardi. Acildiktan birkac dakika sonra muzede yogun bir kalabalik vardi.





MoMa zaten guzel tasarlanmis bir muze. Ev sahipligi yaptigi eserler kadar kendisi de ilgi cekici.











Muzenin her bolumunde Picasso'nun, Salvador Dali'nin, Joan Miro'nun Giorgio de Chirico'nun, Henri Matisse'nin, van Gogh'un, Redon'un, Andy Warhol'un, Henri Rousseou'nun, Morris Hirshfield'in, Bas Jan Ader'in ve daha bircok tanidiginiz ismin tanidik eserleri ile karsilasinca kendinizi orada yabanci hissetmiyorsunuz. Bu kendinizi 'dunya vatandasi' hissettiren guzel bir duygu.

Binlerce eserin arasinda anlamsiz buldugunuz, 'eee yani ne demek istemis', 'buna neden zaman ayirmis ki', ' ne var bunda ben de yaparim' dediginiz bircok eser var.  Agzinizi acik birakacak  da, cesareti yada basitligi ile agzinizi acik biraktiracak da......



paul klee- around the fish




salvador dali-illumined pleasure


       J oan miro


     joan miro- birth of the word




Van Gogh - starry night




henri rousseau-dreams




ve bir andy warhol klasigi




bas jan ader - i am too sad to tell you

gordugumde cok etkilemisti




picasso-three women at the spring





picasso' nun 2 eseri arasinda cok fark var gibi









buna bayildim mesela, oldukca da kullanisli:)





ilham veren oldukca guzel tasarimlar vardi

Bir muze gezisi yorucu olabiliyor, arada dinlenmek de gerekebiliyor



Arkadaki goruntu benim karmasik hayatimi guzel ifade etmis :)






bir muze eglenceli de olabiliyor :)




Enteresan bazi calismalar.....







Bunlar da bizden birseyler:) Kendi mekaninda gordukten sonra siradan, basit, estetik olmayan, kotu tasarimlariyla dalga gectigimiz Ozlem Tuna' nin yaptigi seyler bile rafta kendine yer bulmustu :)




begendigim cok eser vardi ama hepsini ekleyemeyecegim tabiki. Ama eglenceli bir muze gezisiydi. New York,a gidildiginde kesinlikle ziyaret edilmeli.

Bu da 4-5 saatlik MoMa gezisinin ardindan son fotograf:




9 Ağustos 2011 Salı

İncir Reçeli

Bir süredir İncir Reçeli'ni izleyelim diyip duruyorduk. Ama Melike Güner'in yapay oyunculuğundan, mimiklerinden ve her oynadığı rolde karakterleri ne yapıp edip birbirine benzetmesinden hazetmediğimden izlemek için hiç acele etmedim.

Filmin isminin sürekli geçiyor olmasından dolayı en sonunda izlemeye karar verdik.

Sezai Paracıkoğlu ve Melike Güner'in kötü performansı nedeniyle de ilk başta sıkıcı ve sıradan başlayan film, ilerledikçe konusuyla sarıyor. Atmosferi sıcak, sahneler güzel..... Ama güzel bir konunun içinde oyuncular eğreti durmuş. Abartılı ve yerine oturmayan dialoglar var. Yine de AIDS gibi önemli bir konuda mesajı içtenlikle, içimize işleyerek veriyor.

Güzel bir romantik drama.

Bir de Barbara Laurens'in söylediği şarkıları beğendim.

 



 

 

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Zen Usulu Beef Stroganoff

Kirmizi et yemekleri konusunda pek de iyi oldugum soylenemez. Bir turlu etin kivamini tutturamiyorum. Eti cok pismis severim ve yagsiz. Ama cok pisirince de lastik gibi asiri sert oluyor. Bir turlu istedigim kivamda pisiremiyorum. O yuzden bugun stroganoff ile ne yapacagim konusunda biraz tereddut ettim. Ben de konsepte sebzeyi dahil etmeye karar verdim.

Her zaman ki gibi yine Zen Usulu bir yemek cikti ortaya.

Iste ''Zen Usulu Beef Stroganoff''








Malzemeler:

250 gr stroganoff

2 adet kuru sogan

1 adet kirmizi biber

1 adet yesil biber

1 adet patlican

Kafaniza gore taze fasulye

1 kutu konserve misir

1 kutu domates puresi

1 adet yesil elma

kus uzum

bolca maydanoz

2 dis sarimsak

nane

kimyon

pul biber

karabiber

tuz

zeytin yagi

soya sosu

Hazirlanisi:

Azicik zeytin yaginda kavrulmakta olan soganlara kirmizi ve yesil biberler eklenir (julyen usulu dogranmis)

Biberler kivama geldikten sonra stroganoff eklenir. Biraz karıstirdıktan sonra kapak kapatilip fasulyeler ve patlicanlar dogranirken, kendi suyunu birakmasi beklenir. Tuz haric soya sosunu, baharatları ve kus uzumunu ekleyebilirsiniz bu sirada.

Kucuk kucuk dogranan patlicanlar ve iri haldeki taze fasulyeler eklenip bir muddet kavrulur.

Domates puresi ve sarimsaklar eklenir.

Hazir olmasina yakin iri iri dogranan elmalar, misir, maydanoz ve tuz eklenir.

Biraz dinlendikten sonra karsiniza cikacak goruntu